ALEM

Kur'ân'da bu kelime çoğul şekliyle iki âyette "dağlar" anlamında kullanılmıştır (Şûra, 42/32; Rahmân, 55/24).

Tarihi camilerimizdeki alemlerin günümüze kadar aynı nitelikte kalmalarının sebebi,bakırdan yapılmasıdır.Dolayısıyla korozyon dayanımlarının, mükemmel elektrik ve ısıl iletkenliğinin, cazip görünüşünün, sünekliliğinin ve şekillendirme kolaylığı önemindendir.Bakır deniz suyu ve bazı endüstriyel kimyasallarda dahil pek çok ortamda çok iyi korozyon dayancına sahiptir.
Alem kelimesi, Arapça ilim (bilmek, bildirmek, işaret etmek) kökünden türemiş bir isim olup anlamı “belli eden, bildiren; iz, alâmet, işaret, nişan”dır. Taşıdığı bu sözlük anlamından dolayı “sembol, standart, bayrak, sancak, lider, imam, sınır, sınır taşı” anlamındadır. Alemler daha çok savaşlar ve kalabalıkta icra edilen dinî törenler sırasında, kişilerin kendi lider ve topluluklarını tanıyabilmeleri amacıyla kolay görülebilecek biçimde, mızrak gibi uzun bir gönderin ucuna takılarak birliklerin önünde taşınan alâmetlerdir. Alemin, kalabalık ve kargaşalık anında liderin bulunduğu yere işaret etmesinin yanında, yerine getirdiği diğer önemli görev, o topluluğu birlik ve beraberlik içinde tutmasıdır. Bu sebeple gerek alemler, gerekse sonraları onlardan gelişen bayrak ve sancaklar daima bir güç taşımış ve mukaddes sayılmışlardır.İlk alemler totomik devirlere aittir. Bunlar tanrı suretleri, semavî semboller ve çeşitli hayvan şekillerindedir. Genellikle bakır, tunç, gümüş, altın gibi madenlerden yapılarak mabetlerde muhafaza edilen ve törenlerde alayların, savaşlarda da askerî birliklerin önünde taşınan gönderlere takılmış küçük heykellerdir. Bilinen ilk alemler Mezopotamya ve Mısır tasvirî sanatlarından tanınmakta ve bunların tanrı sembolü oldukları görülmektedir.Alemler, mimarlık tarihi boyunca yalnız mabetlerde, medrese, şifahane, çarşı ve mesken gibi mukaddes ve mübarek tanınan binalarda kullanılmıştır.
Özellikle İslâm mimarisinde kubbeli dahi olsa, dinen kerih sayılan ve içinde Kur’an okunması, namaz kılınması, hatta selâm verilmesi uygun olmayan hamam, kaplıca ve abdesthane gibi binalarda kullanılmaması, daima mukaddes kabul edildiğini ortaya koymaktadır. Bugün hâlâ kubbesi tamamlanan camilerde, çatısı kapanan büyük binaların tepe noktalarına alem dikilmesi geleneği devam etmektedir. Eski devirlerde alemlerin çatılara inşaat bitmeden takıldığını ve böylece yapının bir an önce manevî koruma altına alınmak istendiğini göstermektedir.Alem üzerinde yapılan araştırmalar, bu ilginç sembolün başlangıcını çok eski tarihlere indirmiştir. Totemizm çağının kutlu bir alâmeti sayılan aleme, insanlar dinî bir inançla bağlanmışlardır.Anadolu’da M.Ö. 7000 yıllarında yaşayan topluluklarda alem sembolü vardır. Alaca höyük ve diğer Hitit yerleşimlerinde ele geçen güneş kursları ile altındaki boynuz, alem olarak nitelenmiştir. Kargamış’taki taş kabartmalarda da boynuz şekillerinin yanı sıra ay biçiminde alemler dikkati çekmiştir.Türkler alemi Orta Asya’da çadırların, binaların tepelerinde, mızrakların ucunda kullanmışlardır. Türklerin batıya göç etmeleriyle de alem Müslümanlığın terk edilmez simgesi olmuştur. Orta Asya Türkleri ve diğer çağdaş Asya kavimleri üzerinde yapılan araştırmalar, o çağlarda boynuza veya aya benzer şekillerin çadırların üzerinde bulunduğunu ortaya koymuştur.İlkel alemlerin süsleyici özelliklerinin yanı sıra dinsel anlamları da vardı.Selçuklular aleme nedense pek fazla yakınlık göstermemekle beraber, çift başlı kartalı benimsemişlerdir. Anadolu beylikleri ile Osmanlılarda alem oldukça yaygındır. Karamanoğulları, XIV. yüzyılda boynuz şeklinde alem kullanmışlardır.İslâmiyet’in yayıldığı çeşitli memleketlerin mimarî üslûplarına göre çeşitli şekiller alan alemler, Osmanlılar zamanında daha değişik bir görünüm kazanmıştır.
 Birer yüzleri Kâbe’ye dönük olarak kubbelerin üzerine yerleştirilen alemler, onların yuvarlak siluetlerine yukarıya doğru yükselen bir hareket vermiştir. Aynı zamanda kubbeler ile minare külahlarının üzerini örten kurşun levhaların birleştiği en son noktalarda oluşan açıklığı örtmek ve rüzgarın onları kaldırmasını önlemek gibi bir de mimarî fonksiyonları olunca, alemler yapı sanatının vazgeçilmez elemanı olmuştur.Türk sanatında kubbe, minare ve sancak alemleri olmak üzere üç ayrı grupta toplanan alemler dikey bir eksene geçirilmiş, yuvarlak kısımlar ve bunların üzerine yerleştirilmiş bir tepelikten ibarettir. Bunlar aşağıdan yukarıya doğru; kova, büyük küp, bilezik, armut, boyun, küçük küp dile isimlendirilmiştir.Bunun yanı sıra kubbeye yerleştirilen en geniş kısma kazan, onun üzerindekilere de sırayla simit, kaval, armut, boyun, bilezik de denmiştir.Genellikle alemler bakır, tunç, pirinç gibi madenlerle mermer ve köfeki taşından yapılmıştır. Bazı ender örneklerde de kıymetli taşlara rastlanmıştır. Sultan II. Murat, Hacı Bektaş türbesi alemini 1600 altını eriterek yapmıştır. Çeşitli parçaların birbirine perçinlenmesiyle bütünleşirler. Taş alemler ise, tek parçanın yontulmasıyla meydana getirilir. Ölçü olarak uygulanan belirli bir oran yoktur. Sadece üzerlerinde bulundukları mimarî parçaların külah veya kubbenin büyüklüğü ile uyumlu olmaları, göze hoş görünmeleri gereklidir. Bundan ötürü, büyük camilerin alemleri beş altı metreye ulaşabileceği gibi, küçük bir sebilin alemi de yirmi santimi geçmez. Alemlerin asıl özelliğini yansıtan tepelikler değişik örnekler ortaya koymuş ve böylece Türk sanatçısının yaratıcılığı burada da kendini göstermiştir.Osmanlı mimarisinin başlangıcından sonra geniş ölçüde uygulanan boynuz biçimli alemlere on sekizinci yüzyılda küçük bir ilâve yapılmıştır. Osmanlı devletinin değişik bölgelerine has biçimler, orada yaşayan sanatkârların isteklerine göre küçük nüanslarla değişik şekillerde yapılmıştır. Konya, Diyarbakır, Bursa camileri ile İstanbul camilerindeki alemlerin tepeliklerine ve kaidelerine dikkat edildiğinde birbirlerinden çok farklı oldukları görülür.On altıncı yüzyılın ikinci yarısından sonra Avrupa’nın etkisiyle Barok, Rokoko ve Eklektik üslûplar alemlerde de kendini göstermiştir. Alem kaidesini meydana getiren küp, armut, bilezik gibi bölümler gittikçe azalmış, yerini geniş bir küp veya üzeri silmeli silindir bölümleri almıştır. On dokuzuncu yüzyılda ince, narin ve çok yönlü süslemeleri ile Rokoko bütünüyle alemlerde kendini göstermiştir.Alemler arasında orijinal örneklerle her zaman karşılaşılmıştır.Alemlerde kullanılan, içerisinde Allah, Muhammed yazılı, oya gibi işlenmiş tepelikler değişik alem şekilleridir.Alemler yalnızca kubbe ve minarelerde değil, sancaklarda da yerini bulmuştur. Bunlar kubbe ve minare alemlerine benzerlerse de, daha küçük ölçüdedirler. Yonca, zambak, yaprak gibi bitkisel motiflerin yanında  Çoğunluğu; Allah, Muhammed, Ali isimleri, “Vecealnâ minelmâi külle şey’in hayy” cümlesi ile çifte “vav”lar meydana getirmiştir.
Alemlerin; cami, türbe, medrese, çarşı, imaret, kapalı çarşı vesaire gibi dinî, sosyal ve resmi binaların kubbelerine, minare külâhlarıyla, minberler ve şadırvanlar gibi mimarî kısımların ahşap çatıları üstüne süs olarak konulmasına başlıca üç şey sebep olmuştur:
a) Yapı gerekliliği: Kubbenin üstüne kaplanan kurşunların tepede birleştikleri yerdeki açıklığı örtüp, buralardan rüzgâr ve yağmur girerek kurşunları kaldırmaması için oraya kapak gibi ağırca bir şey koymak ihtiyacı.
b) Güzellik: Alemin düşey çizgisini takip suretiyle dikkatleri semaya doğru çekmek ve bu suretle kubbeye bir yükseliş görünümü vermek. Zaten bütün dünya mimarilerinde sivri ve külâhlı çatıların tepesine bir sivrilik verilmesi bu düşüncedendir.
c) Gelenek ve görenek tesiri: Eski Türkler genellikle çadır ve binaların tepesine gerek tezyini mahiyette gerekse kötü ruhlara ve nazara karşı bir tılsım olarak bir sırığa geçirilmiş yuvarlaklar şeklinde tepelikler koyarlardı. Bunlara moncuk veya boncuk denilirdi. Öteden beri devam eden bu gelenek, yapılara güzellik katması açısından bugüne kadar devam etmiş, mimaride önemli bir unsur haline gelmesine sebep olmuştur.Alemler, binaların kubbelerinde yer aldıklarında; bazen o binanın işlevini anlatırken, sancakların tepelerinde kullanıldıklarında, ait oldukları kuruluşu tanıtmışlardır.
Sancak alemlerinin Kur’an’ın fetihle ilgili ayetleriyle süslenmesi geleneği yüzyıllar boyunca süregelmiştir.

犀利士可提高陰莖勃起硬度,威而鋼若服用數次無效者,建議停止使用。